10 Eylül 2013 Salı

Dostoyevski Beyaz Geceler Özet

yoksa o, bir anlık da olsa, senin gönlüne
yakın olsun diye mi yaratıldı?

kitap "ivan turgenyev" in bu harika sözleriyle başlar

Nastenka 17 yaşında babannesinin eteğine iğneli bir şekilde yaşayan kızdır, diğer tarafta ise;
cismen topluluğa karışmış fakat oldukça yalnız olan hayalperest bir adam vardır. bu adam, petersburg'da dolanır durur; saatlerini düşünerek ve hiçbir zaman tanışamayacak olduğu insanlarla bakışarak geçirir. bir kadınla tanışmayı aklından bile geçirmezken, bir gece köprünün üzerinde ağlamakta olan bir kız görür. önce şaşırtıcı bir biçimde ona yaklaşır lakin kız ondan kaçar. kız ilerlerken onu karşı kaldırımdan takip eder. kız, bir ayyaşa denk gelince onu bu zor durumdan kurtarmayı görev bilir. kız ona teşekkür eder. kurduğu diyalog karşısında büyülenen bu adam, kızı bir daha görebilmek için her gece köprüde bekleyeceğini söyler. kız aldırış etmiyormuş gibi görünür. fakat sonraki geceler köprüde buluşurlar. adam kendi iç dünyasını tüm çıplaklığı ile kıza sunar çünkü geçen yıllar boyunca ruhunu açmayı beklemiştir. kız da başından geçenleri adama anlatır. birbirlerini tanımaya ve bambaşka yaşamları olmalarına rağmen birçok ortak yöne sahip olduklarını fark etmeye başlarlar. kız, adama onunla konuşması için tek bir şartı olduğunu söyler. adam her şartı kabul etmeye hazırdır. kız ise ''bana aşık olmayacaksınız.'' der. adam kabul eder. adam için bu kadar kolay olmayacaktır. tüm sevgi ve merhametini kıza verir. kız ise, kendi evinde ninesi ile yaşamaktadır. ninesi, kızı kendi eteğine iğnelemiştir ki bir yerlere habersiz gitmesin. kız aslında başka bir adama aşıktır. bunu da açıkça ifade eder. tüm hikayesini anlatmıştır çünkü. üst katlarında kiracı olan bir adama aşık olmuştur fakat duygularını ona açtığında aşık olduğu adamın iş için moskova'ya gideceğini öğrenir. 1 yıl sonraya ondan söz alır. 1 yıl sonra adam dönecektir ve evleneceklerdir. fakat adam dönmez, işte o gün köprüde ağlıyor oluşunun sebebi de geçen 1 yıl ve geri dönmeyen aşkıdır. 
onu köprüde bulan adam ise elinden geldiğince kıza yardımcı olmaya, ona umut vermeye çalışır. diğer adama mektupla ulaşmaya çalışırlar fakat olmaz. kızın kederine daha fazla dayanamayan ve gün geçtikçe ona daha fazla bağlanan adam, sonunda patlar ve duygularını bir bir kıza döker. kız ise bunu şaşkınlıkla karşılar. çünkü bazen ''bana aşık olmadığınız için o kadar mutluyum ki'' şeklinde cümleler bile kurmuştur karşısındakine. kız bir süre düşünür ve adam tam gitmeye hazırlanırken aslında kiracısına karşı olan aşkının belki de bir heves olduğunu ve onun acımasızlığını hak etmediğini söyler. böylece hayalperest adamımızın nihayet hayalleri gerçeğe dönmüştür. göz yaşlarını tutamaz. o akşam el ele gezerler o kızla. ikisinin de sevinci birbirlerini ateşler. fakat olan olur, adam kızı tam eve bırakacakken bir gölge onlara doğru yaklaşır. kız elini adamın elinden çeker. kalp atışları hızlanmıştır. ''bu o...'' der . 1 sene önce kendisini, bir söz vererek geride bırakan kiracı gecikmeli de olsa geri dönmüştür ve kızı aramaktadır. kız tekrar adamın elini tutar, onun öper ve sonra kendini o kiracının kollarına atarak izini hızla kaybettirir. geride kalan adam ise düşleriyle değil, kabusları ile baş başa kalmıştır. 

işte bu hikayedeki kızdır nastenka. onu safça, karşılıksızca seven bir adama sırtını bir anda çevirip gitmiştir sonunda. iğneli eteği ile yaptığı gece kaçamakları sonucunda iki adam arasında kalmayı becerebilmesi ve bir arkadaşın verebilecek olduğu sevgiyi üç günlük kiracısının aşkına tercih etmesi sebebiyle şahsen görmüş olduğum en çarpıcı kadın karakterlerden biridir. terk edişinin ardından adama, kimilerine göre yüzsüzce kimilerine göre ''içten'' bir mektup yazar:

'' bağışlayın beni!
ayaklarınıza kapanarak beni bağışlamanızı diliyorum. hem sizi, hem de kendimi aldattım. bir düş, bir hayaldi bu. bugün sizi düşündükçe içim parçalandı. beni bağışlayın!
ne olur, beni suçlamayın. çünkü size karşı hiç değişmiş değilim. sizi seviyor, sevgiden büyük bir duygu besliyorum. tanrım! elimden gelse de ikinizi birden sevebilseydim... ne olur, siz o olsaydınız!
sizin için şimdi neler yapmak istemezdim! ne durumda olduğunuzu, ne kadar üzüldüğünüzü biliyorum. kırdım sizi. ama herhalde bilirsiniz, seven gönül kırgınlığı çabuk unutur. siz de beni seviyorsunuz.
teşekkür ederim. beni sevmiş olduğunuz için teşekkür ederim. çünkü bu sevgi, uyandıktan sonra uzun süre unutulmayan tatlı bir düş gibi saplandı yüreğime. çünkü bana içinizi kardeşçe açtınız: huzur vermek, iyi etmek, korumak için yaralı yüreğimi kabul etmek büyüklüğünü gösterdiniz. beni bağışlamakla, anınızı sonsuz şükran duygularımla birlikte bir kat daha yüceltmiş olursunuz. anınızı yaşadığım sürece yüreğimde taşıyacağım. onu koruyup bağlı kalacağım, benden hiçbir ihanet görmeyecek. çünkü ben önce kendi kendime ihanet edemem. daha dün bu kalbin, ait olduğu kimseye bir an içinde nasıl döndüğünü gördünüz.
sizinle görüşeceğiz; bizi terk etmez, gelirsiniz. her zaman arkadaşım, kardeşim olacaksınız... karşılaştığımız zaman bana elinizi uzatacaksınız, değil mi? elinizi uzatacak, beni bağışladığınızı söyleyeceksiniz. beni hala eskisi kadar seviyor musunuz?
ah, ne olur, sevin beni, unutmayın. çünkü şu anda sizi o kadar seviyorum ki bilemezsiniz! hem sizin sevginize layığım, hak edeceğim onu, sevgili dostum!
önümüzdeki hafta evleneceğin onunla. geri döndüğü zaman beni hala seviyordu, hiçbir zaman da unutmamıştı... mektubumda onun sözünü ettiğim için beni bağışlayın. ama onunla birlikte size gelmek istiyorum. onu seveceksiniz, öyle değil mi?
beni bağışlayın, unutmayın ve sevin.
nastenka''

adam ise mektubu okur ve ağzından kitabın son sözleri dökülür. 
''ama sana kin bağlamak mı, nastenka? tertemiz, pırıl pırıl mutluluğuna gölge düşürmek mi? acı sitemlerimle seni kederlendirip gizli azaplar vererek, en mutlu anlarında yüreğinin acıyle çarpmasını ister miyim? gelin olduğun gün, onunla birlikte yürürken siyah saçlarını süslediğin narin çiçeklerden tekini bile soldurabilir miyim? bunları ben mi yapacağım nastenka? asla, asla! göklerin her zaman açık olsun, sevimli gülümseyişin parlaklığını, mutluluğunu yitirmesin. yapayalnız yaşayan, sana karşı şükranla çarpan bir yüreğe tattırdığın mutluluk anından dolayı seni hep hayırla anacağım. 

ulu tanrım! o ne uzun, mutlu bir andı! bir insana böyle bir an yaşam boyu yetmez mi?''

dostoyevski nin nastenka sı günümüzde her yerde karşımıza çıkabilmekte ve sıra dışı olmayan bir karakterdir aslında. hemen hemen herkesin gençliğinde ki hayalperest dönemlerinde, veya olgunluk çağında yüreğinden gelen derin sevgiyle bağlandığı bir nastenka sı ve buna benzeyen hikayesi olduğundan, dostoyevski nin o günlerde böyle bir karakteri bu kadar güzel anlatabilmiş olması onun sıra dışı dehasının sadece tek bir örneğidir. 

nastenka nın babannesi nin dert yandığı "eskiden her şey daha güzeldi, sevgiler, evler, yediğimiz yemekler bile" serzenişi aslında insanların her çağda biraz daha geçmişe özlem duyduğunun da bir kanıtı gibi. 1850 lerin rusya sı bile sevginin ucuzladığından dert yanıyorsa, bugün gelinen durumun çokta beklenilmeyen olmadığı aşikardır. o dönemde bile yalnızlık, çarpıklığın, zayıflayan insan ilişkilerinin ve çıkara yönelik sevgilerin ne derece yoğun olduğunun bir aynası "beyaz geceler".