22 Mayıs 2013 Çarşamba

DIN

öğretilerle; geçmişten tarihin bazı dönemlerinde revize görerek günümüze kadar ulaşan inanç müessesesi. her bir çağda farklı şekilde inanç grupları her daim var olmuşlar. evrensel varlıklardan, çok tanrılı ve son olarak monoteist konuma gelmişlerdir.

din; avantajları ve dezavantajları ile değerlendirilebilir, avantaj olarak; din, insanlara iyi ve ahlaklı yaşamaları konusunda öğretiler vermiş ve toplumları düzene koyan en temel varlık olmuş, ama bu avantajının içinde bile bir dezavantaj var. sorgulamadan, araştırmadan yoksun ve gelişme konusunda son derece hantal varlıklar haline getirmiştir insanlığı tüm dinler. çünkü dinlerin temelinde ki inanılan yaratıcı güç, her şeyi yapmaya muktedirdir. gökyüzündeki yıldızların ne kadar güzel olduğundan depremlere kadar her şeyin tanrının bir kudreti olduğu düşünülür ama sebepleri çoğu zaman araştırılmaz. inançsız ve ya ateistlerin geçmişte çok önemli buluşlar yapan insanlar olarak tarihe geçmelerinde ki en önemli sebepte budur. sadece sorgulamışlardır!

insanın duygularının mantığına üstün geldiği artık matematiksel olarak kanıtlanmışken ve hatta bizler bunu ispatlayan bilim insanına nobel vermişken. şunu da artık kabul edebiliriz ki, toplumların huzur içinde yaşamaları için insanın hırs faktörü olan ve "nefis" diye adlandırılan şeyin yok edilmesi gerekmektedir. bunu da tüm din öğretileri fazlası ile insanlığa empoze etmiş ve başarılı da olmuştur. bir düşünürün dediğine göre;

din toplumların uyuşturucusudur.

cem yılmaz dalga geçerdi ya hani hindistan da ki cast sistemiyle. işte aynı dalga aslında ilahi dinlerle de geçilebilir. çok fakir olduğunu düşünen birisine; iyi bir insan olması, hırsızlık yapmaması, namaz kılması karşılığında; karıların kızların bol olduğu, uyuşturucu ağaçlarından, şaraptan akan nehirlere sonsuz bir dünya da mutluluk içinde yaşayacağı öğretilerek; fakir kişi uyuşturulmuştur. bunu da, tüm dinlere saygı duyulması açısından vurgulamak isterim, yine hindistan örneğinde olduğu gibi ineğe, ve ya budistlerin pillerle çalışan tanrıları ile dalga geçerken bir daha düşünülmeli. ibrahimi dinlerin, bilinmeyen, görülmeyen, ve her şeyi yarattığı ve evren düzenini ve hakimiyetini elinde tutan güçlere inanındığı da bir budist için çok komik gelecektir. ve kendi haline şükredecektir.

"en azından benim tanrım gerçek"

son olarak; psikolojik bir faktör olarak din masaya yatırıldığında, madem ki insan mantığından çok duyguları ile yönetilmekte olan bir varlık. o zaman din öğretisine gerçekten ihtiyacı olan canlılarız demektir. neye inanırsanız inanın! inandığınız şey size mutluluk veriyor ise, yalnızlık hissinden sizi kurtarıyor ve yokluğunda içinizde gerçekten bir boşluk duygusu hissediyorsanız, inanmak en güzel şey, bunun vereceği ruhani rahatlama için son dönemler de açılan saçma sapan yoga kursları gibi eş cinsel şeylerde mutluluk arayan insanlardan daha mutlu olacaksınız demektir bu! ibrahimi dinlerin öğretilerinde bile şu var ki!

"din allah için değil insan için var"